düştüm gözlerinden...

Düşüyordum küçük ağladıkça ben. Ve ağlıyordu küçük, ben düştükçe mavi gözlerinden.

Küçük bir çocuğun gözyaşları oldum bu gece. Mavi gözlerinde biriktim önce. Ve sonra, akmaya başladım, kirpiklerini aşarak damla damla.




 




Düşüyordum küçük ağladıkça ben. Ve ağlıyordu küçük, ben düştükçe mavi gözlerinden. Şaşkın ve çaresiz akıyordum. Korku doluydu gözleri, ıslanmaktaydı yanakları ve titriyordu küçük dudakları.




 




Neler oluyordu? Neden konuşmuyordu hiç kimse? Tanıdık değildi bu sonu gelmeyen hıçkırıklar. Ne karnı acıkan bir çocuğun ağlamasına, ne tuvaleti gelen bir çocuğun annesine çağırışına, ne oyun parkına gitmek için dedesini razı etmek isteyen bir çocuğun ısrarcı çığlıklarına benziyordu bu hıçkırıklar. Başkaydı. Bambaşka. Bir anne gibi, maşukunu kaybeden bir âşık gibi, terörist damgası yemiş bir vatan sevdalısı gibi, maviye hasret bir kuş gibi ağlıyordu küçüğüm. Belli ki büyük acılar yüklemişti birileri küçüğümün omuzlarına. Ama en fazla ne olabilirdi ki sebep, daha bu yaştaki çocuğun böylesine ağlamasına.




 




Sus küçüğüm, sus. Ağlama. N’olur sus. Sanma ki hoşuma gidiyor düşmek mavi gözlerinden. Sanma ki zevk alıyorum sen ağladıkça ben. Bana göre değil küçüğüm, benim işim değil bir acının, bir yasın, bir kederin ardından dökülmek gözlerden. Keşke hep bir vuslatın finali olsam. Keşke hep bir mutluluk sonrası aksam gözlerden. Ama olmuyor küçüğüm…




 




Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu yeni yeni bir araya getirip cümleler kurmaya çalıştığı kelimelerle küçüğüm; fakat mani oluyordu hıçkırıkları. Haydi, haydi ne olur ağlama da, söyle neden ağladığını? Bak, dudaklarındayım, haydi fısılda da bileyim hangi acı yüzünden beni böyle akıttığını.




 




Akmaktaydım hâlâ, yanağına, minik burnuna dokunarak dudağına sonra. Ve düşüyordum küçük çenesinden geçerek annesinin ördüğü kırmızı işlemeli kazağa.




 




Ve sesler geliyordu bir yandan. Küçüğümün hıçkırıklarına karışan, her duyulduğunda küçüğümü daha fazla ağlatan sağır edici sesler…




 




Aktım…bir damla daha…bir damla daha…Aktım, yanaklarından dudağına, çenesine ve değmeden bu sefer kırmızı işlemeli kazağına, düştüm ellerine… Ve kalakaldım… Ve, kana karıştım… Hiç sevmedim zaten kendimi bu zamana kadar, insanlara hep acı getiriyorum diye. Niyedir ki şimdi kanla sevişmek vakitsizce, üstelik küçüğümün ellerinde?




 




Sesler, sağır eden… Ben, hep düşen… Kan, içime giren… Karanlık, sabaha değmek bilmeyen… Hıçkırıklar, ardı arkası kesilmeyen…

#

YAZARIN SON YAZILARI

İNECEK VAR

İNECEK VAR

...
neyse...

neyse...

Ah şu neyse’ler... Nelere gebedirler, bihaberdir kimseler...
gece yürüyüşü

gece yürüyüşü

...
kurabiye

kurabiye

geliyoruz...
Bir Anarşist(!)in Kalemi Ak Sayfaya Değdi

Bir Anarşist(!)in Kalemi Ak Sayfaya Değdi

“Korkma, ey arkadaşım, isyan et.”. - M.C.R -
Düzensiz Düzen

Düzensiz Düzen

...özgür maviliklerden özgür kurallar devşirelim ertık.

GENEL BİLGİLER

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve - Adapazarı, Adapazrı Geyve Otobüs sefer tarifesi. Geyve otobüsü kaçta kalkıyor? Adapazarından son Geyve Otobüsü, Sefer tarifesi, geyve koop otobüs