Ömer ERDEM Ömer ERDEM Sözün Gücü

28 Şubat ve Seçilmiş Terör

Millet kısa bir zamanda varlığının yarısını kaybetmiş ancak karanlık odaklar, servet ve iktidarlarını, pardon rejimi korumuş olmanın verdiği tarifsiz haz ile çoktan şaraplarını yudumlayıp geyik muhabbetine başlamışlardı.


Bu yazıyı okuyanlar, 28 Şubat ile terör olayları arasında bu günlerde daha kolay bir bağlantı kurma imkanına sahip olmakla birlikte henüz evrensel ölçekte „efradını cami, ağyarını mani“ bir „terör“ tanımı bile yapılamamışken „seçilmiş terör“ kavramını yeterince anlamlı bulmayabilirler. Ne de olsa hemen bir çok konuda olduğu gibi terör konusunda da Atlantik ötesinin telif ve tariflerine itibar etme hastalığından kurtulabilmiş değiliz. Konunun uzmanlarına hürmeten burada bir terör manifestosu girişiminde bulunarak maksadı aşmak niyetinde değiliz. Ancak bu ihtiyat, seçilmiş terör kavramının izahtan vareste olduğunu göstermez. Bu kavramdaki „seçilmiş“ ifadesi eylemin hem maksadına ve hem de failine racidir.

Hedefi aynı olmakla birlikte 28 Şubat darbesi, Hasan Mutlucanın tok sesiyle uyandığımız klasik darbelerden farklıdır. Bu itibarla bu darbeye gazeteci Cengiz çandarın telifiyle „post-modern“ adı verilmiştir. Milletin seçip iş başına getirdiklerini iktidardan uzaklaştırmak için dışarıdan ve içeriden emellerini tevhid etmiş karanlık güç odakları harekete geçip uygun bir zemin sağlamak ve kamuoyunun desteğini almak üzere bir terör stratejisi hazırlandı. Zaten bu ülkenin kadim hayali paranoyası haline getirilmiş olan bölücülük ve irtica kavramlarından iktidarda bulunanların refleksleri de dikkate alınarak“ irtica ve şeriat“ yaygaraları kopartıldı. Bu defa silahlı kuvvetler bizzat TRT ve bazı kurumları kuşatıp millet temsilcilerini derdest etmek yerine silahların gölgesinde ancak silahsız kuvvetlerin özverili! çabaları ile seçilmiş terör stratejisi uygulamaya sokuldu. Önce medya devreye sokuldu. Aldıkları karargah brifinglerinin ardından medya mensupları „Topyekun Savaş“ manşetleri atarak süreci başlattılar. Medya`da boy gösteren „irtica“ tevziratı, sadece elbiseleri sivil olan malum beşli çetenin küstah açıklamaları ile pekiştirildi. Yüksek yargı mensupları karargah salonlarında ön sıralardan yer kapma yarışına girdi. Bütün servet ve saadetlerini milletin felaketi üzerine bina etmiş olan kapitalist sermaye, rejimin tehlikede olduğunu dolayısıyla acil bir müdahalenin gerekli olduğunu, beklemeye tahammülleri olmadıklarını en yüksek perdeden seslendiriyorlardı.

Memleketin sokağında tam bir sükunet ve emniyet hali hakim olmasına rağmen „Görülmüştür“ damgasıyla çıkan karargah haberleriyle ülke genelinde zihinleri iğdiş etmek üzere yapay bir terör estiriliyordu. Muhtemelen JITEM stüdyolarında hazırlanmış „kurtlar vadisi“ dizileri ekranlara servis ediliyor, Fadimeler, Kalkancılar, Gündüzler rollerini 40 yıllık tiyatrocuları hasetten çatlatacak ölçüde başarı ile oynuyorlardı. Seçilmiş terör stratejisi sayesinde „de facto“ bir durum yaratılıyordu. Başbakan bizzat tehdit edilmesine rağmen kendisine dayatılan maddeleri meclise getirip fiili kuşatmayı yarmayı hesaplıyor ve direniyordu. Karanlık güçlerin topyekun savaşa rağmen sürecin uzatılması yönündeki endişeleri sonunda, Sincan`dan milletin parasıyla alınmış olan tankaların milletin üzerine sürülmesine yol açmıştı. Rejimin tehlikeye düşmesine izin verilemezdi. Türkiye`yi İran yahut Malezya benzeri bir ülke haline dönüştürmeye kalkışanlar süratle devrilmeliydi. Millet bu ülkeyi düşünmese bile onun sahipleri! Onu millete rağmen korumayı tabii bir vazife olarak görüyorlardı. Millet ve onun seçtikleri, vatanperverlik noktasında bu tuzu kuru mutlu ve putlu azınlık kadar hassasiyet sahibi olamazdı! Malum karanlık mihraklar seçilmiş terör muvacehesinde önce hükumete mahkum Tansu Çillerìn vekillerine el attı. Yetmedi, kandil yağlarından suratı zifte dönüşmüş bir zamanların nur`lu Süleymanı da devreye sokuldu…

Ve nihayet terör sonuç verdi, iktidar uzaklaştırıldı ve „post-modern“ darbe sözcüğü lugatlerdeki yerini aldı. Ardından karargah destekli hükumetin icraatları darbeyi gerekçelendirme de yardımcı oldu. Hak, hukuk ve özgürlük gibi kavramlar adeta „cüzzamlı“ ilan edilip ülke genelinde muazzam bir hukuk tanımazlığa şahit olduk. Bir zaman sonra o korunması uğruna iktidar devrilen kutsal kitapçık! rejim muhafızları tarafından birbirlerinin suratına atıldı. Sonrası malum, 21 adet banka karanlık mahfillerin figüranları tarafından soyularak batırıldı ve milletin yaklaşık 60 milyar doları malum kişilerin yabancı bankalardaki hesaplarına aktarılarak buharlaştırıldı.

Millet kısa bir zamanda varlığının yarısını kaybetmiş ancak karanlık odaklar, servet ve iktidarlarını, pardon rejimi korumuş olmanın verdiği tarifsiz haz ile çoktan şaraplarını yudumlayıp geyik muhabbetine başlamışlardı.

Aradan 18 yıl geçmesine rağmen bu sakil süreç bir şekilde ne yazık ki devam ediyor. Zira süreç çok daha kadim bir geçmişe sahip. Millet ile karanlık güçler arasında devam eden bu kirli savaş bize göre, İT`ci paşalar döneminde yerleştirilmiş, Cumhuriyet`le kurumsallaşmış, çok partili hayata (Demokratik hayat ifadesini bilinçli olarak kullanmadık) geçtikten sonra da yarı açık- yarı gizli terör kotaran bir „örgüt“ halini almıştır.

Milletiyle arasında en ufak bir ünsiyet bağı bile bulunmayan, milletin silahını menfaatleri doğrultusunda gerekirse millete doğrultabilecek kadar sınır ve hukuk tanımayan, oturduğu koltuktan güç ve izzet devşiren bazı hazeratın Nastradamusu bile kıskandıracak bir kehanetle bu zillet dolu sürece bin yıl ömür biçmesi ham hayalden öteye bir anlam taşımaz. Bu milletin çok yakın bir gelecekte bu sürece son verme iradesini göstereceğine inanmamız gerekir. Bu süreçten kurtulma konusunda değişik reçeteler öne sürülebilir.Ancak bize göre bu süreçten kurtulmanın tek yolu; Milletin, içerisinden süzülüp geldiğimiz muazzam medeniyetin temel ilkeleri ile evrensel hukuk normlarının temel ilkelerini referans alarak toplumun kahır ekseriyetinin kabul edip bemimseyeceği yeni bir „Anayasa“yı yürürlüğe koymasıdır.

#

YAZARIN SON YAZILARI

Batının Çatışmacı zihniyeti

Batının Çatışmacı zihniyeti

Kaybedenler Kulübünün Benzemez Mensupları

Kaybedenler Kulübünün Benzemez Mensupları


DininGüncellenmes ive Ilahiyatçılar

DininGüncellenmes ive Ilahiyatçılar

Esas Duruş İlkesi…

Esas Duruş İlkesi…

Müslüman Dünyasında Ahlâk Krizi

Müslüman Dünyasında Ahlâk Krizi

Seçimler Yaklaşırken…

Seçimler Yaklaşırken…

GENEL BİLGİLER

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve - Adapazarı, Adapazrı Geyve Otobüs sefer tarifesi. Geyve otobüsü kaçta kalkıyor? Adapazarından son Geyve Otobüsü, Sefer tarifesi, geyve koop otobüs