Bizim Çocukluğumuzda

Bizim çocukluğumuzda annelerimiz çalışmazdı.

Editör Editör

Okuldan eve geldiğimizde anahtarla kapıyı hiç açmazdık. Hatta Babamızın bile anahtarı yoktu. Annelerimiz evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi. Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki..

En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.

Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık. Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek üzerine yağ, reçel, salça gibi şeyler sürer hazırlar gönderirdi.

Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.

Kısacası evine gidip gelen (...ki; sadece çişi gelen giderdi evine) elinde mutlaka yiyecekle dönerdi. Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi. Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve, bazen de meyve kurusu ( kak ) olurdu.

Cebimizde harçlığımız olduğunda olmazdı ama düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık. Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.

Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi... Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı. Sonra kavgalarımızda öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine ağlaya ağlaya oyuna dönerdik.

Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık. Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık. Azar işitip, acillere taşınmazdık. Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik. Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.

Biz bizim çocukluğumuzu çok özledik. Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumuzu tanımıyoruz ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşuruz. Onun dışında orada kim oturur hiç bilmeyiz..

Evlerimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bez parçası güle oynaya bitirirdik işleri.

 Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var, içinde oynayan çocuk yok. Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...

Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz.. Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.

Biz kapılarında ' vale ' lerin, ' bady ' lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişizdir.

Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bize.

Bu Kültür! Bizim kültürümüz değil. Ne ruhumuza, ne kültürümüze ne de cüzdanımıza hitap eder.

Nedir bunlar? Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk. Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk. İyi de neden böyle olduk? Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi?..

Mustafa Hamdullah ERGİN

GEYVE HABER

#

GENEL BİLGİLER

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve - Adapazarı, Adapazrı Geyve Otobüs sefer tarifesi. Geyve otobüsü kaçta kalkıyor? Adapazarından son Geyve Otobüsü, Sefer tarifesi, geyve koop otobüs