Osmanlıların Soy Ağacı
Osmanlı hanedanının mensup olduğu Kayı Boyu, Oğuzların bir şubesidir. Bilindiği gibi Bozoklar, Oğuz Boyu’nun “Gün, Ay ve Yıldız Hanları”ndan meydana gelen kollarıdır. Gün Han’ın dört boyu bulunmaktadır. Bunlar Kayı Boyu, Bayat, Alkaevli ve Karaevli boylarıdır. Osmanlıların mensup olduğu Kayı Boyu’nun sembolü ongun yani şahindir. Kayı, sağlam ve kudret sahibi manâsına gelmektedir.
Osmanlıları aşiretten beyliğe taşıyan ve devlete adını veren şahsiyet Osman Gazi, onun da babası Ertuğrul Gazi’dir. Ertuğrul Gazi, Kayı Boyu’na mensup küçük bir uç aşiretinin başında 1281 yılına kadar yaşamıştır. Osmanlılarla alâkalı değişik şecereler (soy ağacı) bulunmakla birlikte, bunların birbirini tutmadığı da ayrı bir gerçektir. Bu şecerelerin ilmî değerleri de bulunmamaktadır.
Diğer Oğuz boyları gibi Kayı Boyu da doğudan batıya doğru göç etmiştir. Bilindiği gibi Büyük Selçuklular zamanında 1071 yılında Bizans’a karşı kazanılan Malazgirt Zaferi’nden sonra bu göç hareketlerinde artış yaşanmıştır. Ertuğrul Gazi’nin başında bulunduğu aşiret de Anadolu yönündeki göç dalgalarında yerini almış ve Bizans sınırına yakın “Söğüt ve Domaniç” bölgesine kadar gelmiştir. Dolayısıyla Osmanlılar, Oğuzlara mensup olan ve çok eski zamanlardan beri Türkistan’da han ve sultan olarak yaşayan asil, soylu bir Türk hanedanıdır. Bir taraftan Türk devlet ve askerî teşkilâtının inceliklerini tatbik ederken, bir taraftan da İslâm’dan aldıkları din ve dünya görüşü sayesinde, himayelerine aldıkları farklı ırklara ve dinlere mensup insanları Osmanlı çatısı altında, “Osmanlı Milleti” diyebileceğimiz bir çerçevede birleştirerek tarihin gördüğü en muhteşem devletlerden birini kurmuşlardır. Hoşgörü siyasetinin zirveye çıktığı bu devletin geride bıraktığı boşluğun günümüzde de doldurulamadığı ayrı bir hakikattir.
Meselenin özüne dönecek olursak; Osmanlıları başka bir millet ile irtibatlandırmak haksızlıktır. Osmanlılar, Türklüğe ait üstün sıfatlarlarla İslâm’ın sağlam esaslarını bir potada birleştirmiş ve nihayet ortaya kahramanlıklarla dolu müthiş bir destan çıkmıştır. Bunun da adına “Devlet-i Aliye” denilmiştir. İslam Birliği düşüncesi en güzel şekilde Osmanlılar devrinde tesis edilmiştir.
Osmanlı Devleti’ni kuranlar ayrıcalıklı bir toplum içinden çıkıp da hazır bir millet ve memleket bulmamışlardır. Bu açıdan, çoğunlukla bir darbeyle idareye el koyan ve pek çoğu kısa süre iktidarda kalabilen Bizans sülâleleri ile Osmanlı hanedanını aynı çerçevede değerlendirmek elbette doğru değildir. Devlet-i Âliye’de ilk dört asır sürekli bir aksiyon yaşanmıştır. Fetih hareketleri ile yeni yurtlar, topraklar kazanılmış ve iskân siyasetiyle buralara yerleştirilen Türkmenlerle yerli ahali Osmanlı şemsiyesi altında asırlarca adil bir şekilde idare edilmiştir. Farklı unsurlardan ve milletlerden meydana gelen Osmanlı milleti, edeb ve tavırları ile dahi insanlığa örnek olmuş, seçilmiş, üstün ve güzel bir topluluktur.
Osman Bey’in babasının Ertuğrul Gazi olduğu kesinlik kazanmış bir husustur. Bu hususta kaynaklar ittifak halinde olup Osman Bey’e ait bir sikke (para) ile durum daha da netleşmiştir. Lâkin Ertuğrul Gazi’nin babası hakkında farklı görüşler vardır. Bilinen pek çok klâsik kaynakta Ertuğrul Gazi’nin babası Süleyman Şah olarak geçmektedir. Bilindiği gibi Süleyman Şah; Anadolu fatihi, üstelik İznik merkezli Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu ve ilk sultanıdır. Başında bulunduğu Kayılar, Moğol istilâsından sonra Anadolu’ya (Ahlat’a) gelmiştir. Süleyman Şah’ın günümüzde Suriye sınırları içinde kalan Caber Kalesi yakınında Fırat Nehri’ni geçmeye çalışırken boğulması üzerine Kayılar farklı kollara ayrılarak Anadolu’ya yayılmıştır. Caber Kalesi’ndeki Türk Mezarlığı bugün de Türkiye Cumhuriyeti’ne ait bir toprak parçasıdır. İhtimal Süleyman Şah, bu vasıflarına binaen ilk zamanlar bir hatıra olarak zikredilmiştir. Bir başka bakış açısıyla Süleyman Şah, Selçuklulardan Osmanlılara geçişin sembol ismi olmuştur. Yapılan son çalışmalar ve yakın geçmişte bulunan “Osman bin Ertuğrul bin Gündüz Alp” şeklindeki sikke, Ertuğrul Gazi’nin babasının “Gündüz Alp” olduğu şeklindeki ikinci görüşü doğrulamaktadır. Kaynaklarda Gündüz Alp’in kabrinin Ankara yakınlarında olduğuna dair nakiller de bulunmaktadır. Ertuğrul Gazi’nin annesi Domaniç’te medfun Hayme Ana’dır. Hayme Ana’nın şimdiki türbesini Sultan 2. Abdülhamid yaptırmıştır.
Geyve’mize yakın mesafede bulunan Söğüt ve Bilecik’e geziler düzenlenebilir. Bilecik’te Şeyh Edebali’nin dergâhında, Söğüt’te Ertuğrul Gazi’nin kabrinde, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarının mânevî havası teneffüs edilebilir.
Hepinize iyi haftalar...
Murat Duman
#