Ne Godiva geçsin yoldan ne de biz kör olalım !

Ne Godiva geçsin yoldan ne de biz kör olalım !

Kapitalizm hiçbir değer yargısı tanımadan kimsenin gözünün yaşına bakmadan insani tüm değerlere kendince bir tanım ve boyut getirerek öteki olarak algıladığı bütün olgulara varlıklara karşı olan ezici üstünlüğünü devam ettirirken içine düştüğü çukuru görememek gibi de bir açmaz ve aymazlığın da farkında olamamak gibi bir durumu yaşıyor.

Elli yıllık Marksist/sosyalist direnişe karşı yürüttüğü soğuk savaş sonrasında sosyalizmin kalesinin düşmesi ile birlikte dünya halkları da yaşanan bu kesin yenilginin tesiri ile kendilerine ait olarak gördüklerinin satın alındıklarını ve/veya kendilerini sattığını anlamaları ile birlikte onlarda çok sarsıcı bir değişim ve dönüşümün içerisine girdiler.

Dünya halkları insanca yaşamak istiyorlardı,adalet istiyorlardı,özgürlük istiyorlardı fakat onlara öncülük edenler en başta olmak üzere onların umutlarını boşa çıkardılar.Sonrasında çözülme dağılma yılgınlık ne yapacağını bilememe gibi psikolojik depresyon ve travmalara kadar uzanan toplumsal çöküşler yaşandı.Bu dönemde SSCB’nin uydularındaki yaşanan gelişmeler bunlara acı örneklikler teşkil etti.Türki Cumhuriyetler olarak bilinen ülkeler,Gürcistan,Ukrayna,Bulgaristan,Birleşik Yugoslavya ve diğerleri sosyalizmin yenilgisinin faturasını çok ağır bedeller karşılığında ödediler.Her yüzyılda yaşanması muhtemel olan ve kaçınılmaz olarak algılanması gereken değişim ve dönüşümünde etkisi ortaya çıkınca geniş halk kesimleri oradan oraya savruldular.

Tartışılmaz bir realite olarak kapitalizm gerçeğine muhalif olarak ona alternatif bir model bir yaşam biçimi olarak İslam kaldı ve halen de bu böyle devam ediyor.İşin tuhaf olan tarafı müslümanlardan önce yine kapitalizmin örgütleyicilerinin bunu fark etmiş olmalarıdır.Dünyanın her tarafında bu azgın sisteme karşı direnişin sembolü olarak İslam ve müslümanlar kalmıştır.Ancak müslümanların kendi içlerinde yaşadığı sorunlar ve bu sorunların yakıcılığı onların hedefe varmalarını ve gerçekten bir alternatif oluşturabilmelerini engellemektedir.Sahih bir anlayışla ortaya konması gereken örnekliklere tavizler bulaşınca yada güçlü olana yaranma psikolojisi devreye girince menbaından uzaklaşmış bir ırmak gibi suların ne zaman nereye akacağı kestirilemez olmuştur.

Rasulün örnekliğini model edindiklerini iddia edip sonradan zalimlerin müsamahasına onların insafına bel bağlayarak siyaset üretmeye çalışmak en sonunda Nasredddin Hoca’nın kar helvasına benzemekte ve müslümanlar kendileri olmaktan çok uzak farklı kimliklerin kirli sularına yelken açabilmektedirler.

 Kapitalizme ve onun azgın uygulayıcılarına karşı bilginin inancın ve eylemin en baştan gözden geçirilerek ciddi bir alternatifin nasıl teşekkül ettirilebileceği üzerindeki tartışmaların yoğunlaştırılması gerekmektedir.Şu an için yaşadıkları coğrafyalarda özgür olmayan köle durumunda yaşamlarını sürdürenlerin nereden başlanması gerekiyorsa oradan başlayarak kötü gidişe dur demelerinin zamanı gelmişte geçmektedir. Çark dönmekte tüketim çılgınlığı her geçen gün kendisine yeni ve sadık kullar kazanmakta büyük sermayedarların kasaları dolup dolup taşmakta ve insanlar sahte özgürlük masallarıyla uyutulmaktadır.

Yiyip içip israf etmemesi gereken müslümanlara Allah’u Teala Kur’anı Kerimde mükemmel bir hayat nizamı bahşetmiştir.Hem görmediği halde Rabbinden korkacak ve hem de bununla birlikte azim ve sebat ile zulme karşı direnecektir.Hem Kur’anı okuyup anlayabilip yaşayabilmenin derdini taşıyacak ve hem de tribünleri bırakıp sahada olup bitenler üzerinde kafa yoracaktır.

Ne Godiva geçmelidir yoldan ne de Ülkerler kör olmalıdır.

Bizim şer bildiğimiz şeylerin iyilik olabileceği ihtimali vardır ve doğrudur ancak hayır bildiğimiz şeylerin de kötülük barındırabileceği hatırdan çıkartılmamalıdır.

Dua ile...