"ÇANAKKALE GEÇİLMEZ"

Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı,
Sen şehit oğlusun,incitme yazıktır atanı..
Mustafa Hamdullah ERGİN Mustafa Hamdullah ERGİN


Çanakkale'de Türk Harekat Subayları



,Çanakkale'de Gazi Top




Çanakkale'de Siperde Yaralı Anzak



Anzak çıkartması



Anzak Motorize Birlikleri



Anzaklar Kanlı Sırtta



57. Alay Cum'a Namazı'nı Kılmış Cepheye Gitmeyi bekliyor.Hiçbiri geri dönmeyi düşünmedikleri gibi;geri de dönmediler.



Dünya'nın En Yaşlı Gazi'si Hüseyin KAÇMAZ'ın Önünde



Dünya'nın En Yaşlı Gazi'si Tanıtım Kitabe'si



Gazi Top'un Önünde


 


 Gelibolu harekâtı ile Müttefik Devletlerin amacı, İstanbul’u ele geçirmek, Türkiye’yi Savaş dışı bırakmak, Sovyetler Birliği’ne giden ve İkmal yolu vazifesi gören ılık deniz yolunu ele geçirmek, aynı zamanda Avusturya-Macaristan’a karşı bir cephe açmaktır.


 


Bu Harekât Dört safhadan müteşekkildir. Birinci safha: Deniz Harekâtı olarak 1915 yılının başlarında başlayıp,18 Mart’ta en yüksek seviyesine ulaşır.


 


Çanakkale Boğazını Modern Savaş Gemileri ile geçmek için yapılan bu teşebbüs başarısızlıkla sonuçlanır.


 


İkinci Safha:25 Nisan’da başlayan İngiliz ve Fransız orduları’nın Seddülbahir(Deniz Seti)ucuna Avustralya ve Yeni Zelanda(Anzak) ordularının Arıburnu(Anzak Koy’u)kumsalına yaptıkları çıkarmalardır. Seddülbahir’deki Harekâtta, 05 Haziran’a kadar olan sürede büyük kayıplara mal olan bazı ilerlemeler sağlanır.


 


Arıburnu çıkarmalarında çok kuvvetli bir şekilde savunulan arazi, birliklerin ancak bir(1)km kadar içeri ilerlemesine imkân(olanak)sağlar.


 


Üçüncü Safha: 06 Ağustos’ta Arıburnu’nun Kuzey’indeki Anafarta Liman(Küçük Kemikli Körfezi)’ına yapılan çıkarmalardır ki, Seddülbahir ve Arıburnu bölgesinde de aynı zamanda yapılan taarruzlar ile birlikte yürütülür. Bu harekât hemen başarıya ulaşır gibi gözükür ise de ancak bunda da başarı sağlayamazlar.


 


Hal böyle olunca her iki tarafın orduları, çare olarak sabit siper muharebelerine geçerler. Böylece siperlere kilitlenip kalırlar.


 


Dördüncü safha: Çekilme(Ricat)’dir. Yani Gelibolu(Gallipoli)Yarımadası’nı terk etmektir.


 


Gelibolu Yarımada’sı iki aşamada boşaltılır. Anafarta ve Arıburnu’ndan 19–20 Aralık gecesi ve Seddülbahir’den 08–09 Ocak gecesi yapılan bu çekilme harekâtı hiçbir kayıp vermeksizin gerçekleştirilir.


 


İngiltere Kraliyet Deniz kuvvetleri, Fransız Deniz Kuvvetleri gemilerinin de yardımıyla bütün harekât boyunca çok önemli bir rol oynamıştır. Kraliyet Deniz Kuvvetleri, bütün bu çıkarmalardan sonra, birliklerin ve malzemenin geri çekilmesinden sorumluydu.


 


Kraliyet deniz Kuvvetleri ayrıca tamamen deniz yolundan yapılacak olan ikmalin sağlanması, denizden yapılacak bombardımanlar ile birliklere destek sağlanması, Marmara Denizi’nde genellikle Denizaltı(Tahtelbahir)’lar ile bir seri cüretli kahramanlık gösterileri yapmak ve özellikle Türk Donanması’nın harbe karışması için gerekli önlemleri alma görevleri de vardı.


 


Karada ise, Kraliyet Deniz Kuvvetleri’ne ait asker, deniz piyade’leri ve diğer askerlerle, aynı şartlar altında çarpışmış, aynı güçlüklerle karşılaşmış ve bütün bunlara katlanmıştı.


 


  Türkiye ile yapılan müzakere hükümleri gereğince İngiliz Ordusu,1918 yılı sonlarında Gelibolu Yarımadası’na tekrar girdiler. Bu arada savaş alanlarında hala gömülmemiş olan harp ölülerini gömerek sahayı temizlediler.


 


Merhum Mehmet Akif ERSOY İstiklal Marşı ve Safahatı yazan şairimiz,İstiklal Marşı’nı Safahat’a almamıştır.O bana değil Ulus(Millet)’uma aittir dediği İstiklal Marşı’nda bizlere aynen şöyle sesleniyor:


 


Çanakkale’ye gelen ziyaretçilerin pek çoğu, Vatansever Şairimizin:


 


“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı


Düşün altında binlerce kefensiz yatanı,


Sen şehit oğlusun,incitme yazıktır atanı…”



Mısralarında ifade bulan bir Milli Şuur ve Bilinç’ten uzak bir vaziyette, özellikle kızlı erkekli gençlerin fıkırdaşarak, findirdeşerek, sanki(Keenne)bir turistik gezi yapar Halet-i Ruhiyesi içinde dolaşıp, hatta Şehitliklere Aşk Sloganı yazacak kadar, meselenin anlam ve özünden bihaber(Habersiz)gafil, cahil ve dalalet içinde olan insanlar var.


 


Hâlbuki Çanakkale’yi gidip gezip ziyaret edecek tüm kafilelerin önceden; nereye ve niçin gittiklerini, varlığımızı, vatanımızı ve hürriyetimizi orada kefensiz yatan Şehit Atalarımıza(Öyle ki onların Şehadet Şerbeti içmeleriyle bizler kaimiz.)borçlu olduğumuzu anlatarak, temelde bir altyapı oluşturup, bir Milli Şuur ve biçimlendirme yapıldıktan sonra gezinin gerçekleştirilmesi daha faydalı ve zaruridir.


 


İyisiyle kötüsüyle bir döneme damgasını vuran Devlet adamlarımızdan merhum Turgut ÖZAL, Milli değerlerine sıkı sıkıya bağlı olan Japon’ların Batı’ya meydan okuyan ilerleyişi karşısında,1980’ li yıllarda Japon eğitim sistemine büyük ilgi duyar.


 


Bu sebeple inceleme ve araştırma yapmak üzere bir Japon Pedagog Heyeti’ni Türkiye’ye davet eder. Alanında uzman olan bu Japon Heyeti, Ülkemizin çok değişik yerlerinde inceleme ve araştırma yaparlar. Görüşme ve temaslarda bulunurlar.


 


Bütün bu faaliyet ve görüşmelerin sonuçlarını takdim etmek üzere, Zamanın Milli Eğitim Bakanı Vehbi DİNÇERLER’le birlikte Başbakan Turgut ÖZAL’ın huzuruna çıkarlar. Eğitim alanında gayet uzman olan Japon Heyeti’nin kararı kısa ve kesindir. Derler ki:



“SİZİN GENÇLERİNİZDE MİLLİ ŞUUR YOK.”


 


 Bu karar; Başbakanlık’ta bulunan Türk yetkililer üzerinde bomba tesiri meydana getirir ve büyük bir şok etkisi yapar. Biraz şaşkınlık biraz da hayret içinde:


 


“Nasıl yani…?”diye sorulur:


 


“Peki, siz Japon’lar, gençlerinize milli şuur verme adına ne yaparsınız? Hangi proğramı nasıl uygularsınız?”


 


Bu soru üzerine Japon’lar ilginç, ilginç olduğu kadar da bizim açımızdan acı acı düşündürücü olan şu cevabı verirler:


 


“Biz sizden aldığımız “ AMİN ALAYI”( Osmanlılarda çocuk;kız ve Erkek) 4 yıl,4 ay,4 gün’lük olunca “Âmin Alayı” denen bir törenle eğitime başlatılırdı. Anlaşılan biz Japonlar bunu alarak kendimize uyarlamışız.”ile eğitime giriş yaparız.


 


İlk eğitime şok testler uygulayarak başlarız. Kız ve Erkek çocukları uçak kadar hızlı giden trenlere bindirir, çok katlı yollardan geçiririz. En üstün teknoloji ve robotlarla çalışan dev fabrikalarımızı gezdiririz. Bu baş döndürücü teknoloji karşısında sarsılan ve şok olan çocuklarımıza deriz ki:


 


Gördüğünüz bu hızlı trenleri ve üstün teknolojiyi sizin atalarınız yaptı.Eğer siz gaha çok çalışırsanız,daha hızlı giden ulaşım araçları yapar,daha üstün teknoloji meydana getirir,daha gelişmiş ve modern fabrikalar kurarsınız.deriz.daha sonra bu çocukları Hiroşima ve Nagazaki’ye götürüp gezdiririz.


 


2.Dünya savaşında Atom Bombası ile yerle bir edilen bu bölgeleri biz,gelecek nesillere ibret olsun diye aynen koruruz.Buraları çeşitli bilgiler vererek onlara gezdirir ve gösteririz.


 


Atom Bombası ile hiçbir canlının ve bitkinin yaşayamaz hale geldiği bu yerleri çocuklarımız büyük bir dikkat ve hayretle seyrederler.Bu gördükleri dehşet verici manzara onların taze hafızalarında hiçbir zaman silinmeyecek derin izler bırakır.ve yine çocuklara deriz ki:


 


Eğer sizler çalışmazsanız,vatanınızı korumaz,Milletinizi sevmezseniz,birlik ve dirlik içinde olmazsanız işte böyle düşmanlarınız,sizin ülkenizi bombalar,yakar,yıkar ve ülkenizi,vatanınızı yaşanmaz bir hale getirirler.Amma çalışırsanız,güçlü olursanız,düşmanlarınız size saldırmağa cesaret edemezler.Vatanınız yücelir,Milletiniz yükselir.Dünyadaki bütün insanlar size saygı duyarlar.Artık çalışmak ve çalışmamak konusunda kararınızı siz verin…


 


Bu ikinci şokla kendilerine gelerek iyi ve çalışkan bir Japon olmaya doğru ilk adımı atmış olurlar. Böylece de MİLLİ BİR ŞUUR kazanırlar.”derler.


 


Böyle deyince orada bulunan Türk yetkililerden biri:


 


“İyi de bizim Hiroşima ve Nagazaki’miz yok ki”der.


 


Bunun üzerine Japonlar der ki:


 


“Sizin binlerce Hiroşima ve Nagazaki gibi değerleriniz var. Bizimkilerden çok daha etkili ve tesirli tarihi bölgeleriniz var.1. Dünya Savaşı içinde meydana gelen ve bir metre kare’ye altı bin(6.000)mermi’nin düştüğü Çanakkale Zaferi’nin kazanıldığı bu bölge; çocuklarınız ve gençlerinizin şok olması için yeterde artar bile…


 


Dünyanın en gelişmiş ve en güçlü ordularına karşı ve üstün teknolojiye rağmen Türkler olmazları olduruyor ve bütün dünyayı hayretler içinde bırakan bir Zafer kazanıyorlar. İmanın, azmin ve iradenin tekniği yendiğini ispatlıyorlar. Bütün dünyaya meydan okuyorlar.


 


İşte sadece bu olay, bu bölge ve bu zafer dahi gençlerinizin MİLLİ ŞUUR kazanmalarına yetecek mahiyettedir. Bu sebeple gençlerinizi gruplar halinde Çanakkale’ye götürüp gezdirmelisiniz. Her Türk genci Çanakkale Savaşları’nın olduğu bölgeyi mutlaka gezerek görmeli ve öğrenmelidir. Daha sonra onlara demelisiniz ki:


 


Sizler birlik ve beraberlik içinde çalışmazsanız, güçlü ve kuvvetli olmazsanız, düşmanlarınız yine Çanakkale’ye gelirler, Ülkenizi işgal eder ve özyurdunuzda sizlere hür yaşamayı çok görürler. Amma çalışırsanız, birlik ve dirlik içinde olursanız teknolojiyi yakalarsınız. Ülkenizi kalkındırır ve müreffeh bir hale getirirsiniz.


 


Gençlerinize bunları telkin ettikten sonra, bu Zaferin Destanını en iyi bir şekilde izah eden Mehmet AKİF’İ ve Safahat’ını okutmalısınız…”


 


24/25 Mayıs 1915(1331)gecesi Arıburnu’nda merkez cephesinde Şehadet Şerbeti içen Ömer oğlu Mustafa Boyabat tarafından tertip olunup, Mübarek Şehidimizin üzerinden çıkan destanı sizlere arz ediyorum.( Ruhları Şad olsun.)


 



ÇANAKKALE DESTANI


 


  Üç yüz otuz,sözüm hakkın kelamı


Padişahın geldi büyük selamı


Enver bey’i düşman kırmak meramı


Bugün vatan bizden razı olacak


Nefer şehit,ordu,gazi olacak.


 


Euzu besmele çektim çıkarken


Köye baktım şöyle yüksek bir yerden


Karargaha koştum üç günde erken


Bugün vatan bizden razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olacak


 


Kumandan emrini verdi bir gece


Anadolu’lardan layıktır nice


Yiğitler şahadet şerbeti içe


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olacak.


 


Rumeli toprağı yoğrulmuş kanla


Üç alınır ancak verilen canla


Herkesin yüreği çarpıyor şanla


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olacak.


 


Kurşunlar atıldı düşmanba karşı


Şehitler vurdular göklerde arşı


Gaziler döktüler hep sevinç gözyaşı


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olacak.


 


Düşmanın gür sesli büyük topları


Delik deşik etti toprağı yarı


Korkak Frenklerin yokmuş hiç arı


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olacak.


 


İngilizler Frenge dostmuş diyorlar


Bir kötü kötüye elbette uyar


Onlara bu meydan gelecek pek dar


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olacak.


 


Çanakkale’yi siz sandınız boştur


Davulun sesi de uzaktan hoştur


Saptığınız bu yol bir dik yokuştur


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit ordu gazi olacak.


 


Arıburnu!Hani topların nerde?


Gazilik arzusu var hangi serde?


Şehitlik göktedir,gazilik yerde


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olacak.


 


Ben yorgun değilim içim bir tufan


Müslümanlardan var mı savaştan kaçan?


Türk’tür dünyaya albayrak açan


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olacak.


 


Arıburnu haydi toplar gürlesin


Ey düşman kaçma tavşan mı nesin?


Bir hücumda hemen kesildi sesin


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olacak.


 


Zırhlıların gitti deniz dibine


İlk hücumdan sonra ya bu kaçış ne?


Kaç,durma fırsat girerse eline


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olcak.


 


Çanakkale’yi verir mi hiç Türkler?


İstanbul’umuzu alacak bir er


Var mıdır dünyada nerde o asker?


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit,ordu gazi olacak.


 


Boyabatlı Ömer oğlu MUSTAFA


Yazdı bu destanı girerken safa


Muradı gitmektir arşı tavafa


Bugün bizden vatan razı olacak


Nefer şehit, ordu gazi olacak.


 


Vatansever Şairimiz Mehmet Akif ERSOY;Meşhur SAFAHAT’ında    Çanakkale’yi bakın nasıl dile getiriyor:



Öteden saikalar parçalıyor afakı;


Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;


Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;


Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.


Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,


Atılan her lağamın yaktığı: yüzlerce adam.


Ölüm indirmede gökler,ölü püskürmede yer;


O ne müdhiş tipidir:Savrulur enkaz-ı beşer…


Kafa,göz,gövde,bacak,kol,çene,parmak,el,ayak,


Boşanır sırtlara vadilere,sağnak sağnak.


 Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,


Yıldırım yaylımı tufanlar,alevden seller.


Veriyor yangını,durmuş da açık sinelere,


Sürü halinde gezen sayısız tayyare,


Top tüfekten daha sık,gülle yağan mermiler…


Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!


Ne çelik tabyalar ister,ne siner hasmından;


Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?


Hangi kuvvet onu, haşa,edecek kahrına ram?


Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.


 


Sarılır indirilir mevki’-i mustahkemler,


Beşerin azmini tevkif edemez sun’i beşer;


Bu göğüslerse huda’nın ebedi serhaddi;


“O benim sun’-i bedi’im,onu çiğnetme”dedi.


Asım’ın nesli…diyordum ya…nesilmiş gerçek;


İşte çiğnetmedi namusunu,çiğnetmiyecek.


Şüheda gövdesi,bir baksana,dağlar,taşlar…


O, rüku olmasa,dünyada eğilmez başlar,


Yaralanmış tertemiz alnından,uzanmış yatıyor,


Bir hilal uğruna,ya rab, ne güneşler batıyor!


Ey bu topraklar için toprağa düşmüş,asker!


Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.


Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhid’i…


Bedr’in arslanları ancak,bu kadar şanlı idi.


Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?


‘Gömelim gel seni tarihe’desem,sığmazsın.


Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab…


Seni ancak ebediyetler eder istiab.


“Bu taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;


Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;


Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle,


Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle,


Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,


Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan,


Sen bu avizenin altında,bürünmüş kanına,


Uzanırken,gece mehtabı getirsem yanına,


Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem,


Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;


Tüllenen mağribi,akşamları sarsam yarana…


Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.


 


Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,


Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin’i,


Kılıç arslan gibi iclaline ettin hayran…


Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,


O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;


Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın,


Sen ki a’sara gömülsen taşacaksın…Heyhat,


Sana gelmez bu ufuklar,seni almaz bu cihat…


Ey şehid oğlu şehid,isteme bender makber,


Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.



Bir daha ki yazımda buluşmak


dileğiyle kalın Sağlıcakla .


 

#

GENEL BİLGİLER

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve - Adapazarı, Adapazrı Geyve Otobüs sefer tarifesi. Geyve otobüsü kaçta kalkıyor? Adapazarından son Geyve Otobüsü, Sefer tarifesi, geyve koop otobüs