Darbeye Din, Dine Darbe…

Darp etmek dövmek anlamιna gelen dilmize Arapçadan geçerek Türkçeleşmiş bir kelime. „Darp“ kelimesinden türetilen „darbe“ ise elinde güç ve silah bulunduranlarιn zayιflarι dövmesi anlamιna geliyor.
Editör Editör

Hani şu söyleyecek fikri olmayanlarιn seslerini yükseltmesi yahutta ağιzlarιnι bozmalarι gibi bir şey. Darbe sözcüğüne üçüncü dünyanιn bedevi ülkelerinde çokça rastlamaktayιz. Aslιna bakarsanιz daha düne kadar bizim ülkemiz de bu kategoride yer alιyordu. 2010 yιlιnda bir referandum ile basiretli insanιmιz bu „soysuz“ anlayιşι tamamen yoketmek için muhteşem bir icraat ortaya koydu ancak görülen o ki hâlâ bu konularda büyük sιkιntιlar var. Üzerlerinde üniforma ve bellerinde paravan kιlιçlarla arz-ι endam eden „omuzu kalabalιklarιn“ vesayetinden ülkeyi kurtarmιşken şimdi de „Cübbeli“ vesayeti ülkemize tebelleş olmuş durumda. Devlet denen organizasyonda önemli bir yeri bulunan ve her konuda mâşeri vicdana huzur bahşetmesi beklenen yargι erki içine sιzmιş bazι cübbeli takιmιnιn devleti yönetenler yerine bir başka mahfilden emir ve talimat almaya kalkιşmasι memleketimizde ufak çaplι da olsa bir kriz meydana getirdiğini itiraf etmeliyiz. Ancak bu kriz kesinlikle kalιcι olamayacaktιr. Bu başarιsιzlιk askerler kadar güçlü olmadιklarιndan kaynaklanmιyor. Aslιna bakιlacak olursa askerler varken bile en büyük güçlerden birini oluşturuyorlardι. Onlarι güçsüz kιlan yegâne karine artιk milletimizin böylesi „oyundιşι- hukukdιşι çetevâri“ organizasyonlara suskun kalmayacak olmasιdιr. Bundan böyle bu millet ne dine darbe vurulmasιna izin verir ve ne de darbeye din uyduranlara geçit verir. Peki ne demektir darbeye din, dine darbe:

Dine Darbe
Bu topraklarda yaşamakta olan insanlarιn kahir ekseriyeti müslüman, bu bir vakιa. Osmanlι devlet olarak müslümanlarιn işine hemen hemen hiç karιşmamιştι. Ancak son devirlerde devlet geriledikçe kabahat İslâmιn hanesine yazιldι. Medeniyyet kibrine kapιlan Osmanlι işlevini tamamlayarak sahneden çekilmiş oldu. Saray ulemasι gevşeyen vidalarι tekrar sιkιp, İslâmιn öz kaynağιna yönelerek yepyeni bir medeniyyet kurgusu üretmek yerine batι uygarlιğι karşιsιnda „teslimiyyeti“ tercih etti. Tanzimatla beraber İslâmιn va`z ettiği bütün değerler ιskalanmaya ve arka plana atιlιp ötelenmeye başladι. Cumhuriyeti kuran kadrolar ise savaşι yapan meclisi bir gece yarιsι darbesi ile bertaraf ettikten sonra bu defa İslâmi ne kadar değer varsa hepsini yasaklamaya kalkιştιlar. Yukarιdan aşağιya gönüllü olarak bir türlü batιlιlaşmayan yahutta modernleşmeyen(!) bu ülke insanιnι zorla döve döve asrileştirmek gerekiyordu. Bu milleti zorla değiştirmenin biricik yolu da çok bilinçli olmasalar bile İslâm dinine olan bağlarιnι koparmak şarttι. Dolayιsιyla bu kadrolar tanzimatçιlardan çok daha „hard“ bir yöntemle milletin imanιnι çalmaya kalkιştιlar. Hatta Ezan gibi ulvi bir değere bile tahammül gösteremediler. Fakat bütün bu çabalar yeterli olmadι. Millet bütün bu zecri, zorba ve jakoben dayatmalara karşιn hep dinine imanιna sahip çιktι. Sonralarι bir yamalι demokrasiye kavuşur gibi olduk. Ezan aslι gibi okunsun dedi diye bir başbakanι asabilecek kadar gözleri dönmüş olan toplumun batιlι taşeron mühendisleri 28 şubatta bu defa „post-modern“ bir darbe ile yine dine ve dindara saldιrmaya başladιlar. Üstelik bu saldιrι bu defa „topyekun savaş“ naralarι ile başlatιlmιş ve millet haricindeki milletin parasιyla tahkim edilmiş bütün şer güçler elbirliği yaparak milletin değerlerine savaş açmιşlardι. O karanlιk günlerde adιna „Fethullah Gülen Raporu“ denilen ve Allaha küfretmekten bile imtina etmeyen „küfürname“ lerin yanιsιra el-ele tutuşmuş insanlara „terörist“ muamelesi yapιlιyor, üniversite kapιlarιnda gencecik kιzlarιmιz olmadιk hakaretlere maruz kalιyor ve „ikna“ odalarιna mahkum ediliyordu. Dahasι İslâmιn ve dolayιsιyla insanlιğιn eskimez değerlerine karşι muazzam bir karalama kampanyasι yürütülüyor, İslâm ve onun müminleri açιkça „düşman“ ilân ediliyordu. İslâmιn ve müminlerin canιna okumak için açιktan bir kirli savaş yürütülüyor ve bu savaşιn bin yιl süreceğinden dem vuruluyordu.

Darbeye Din
Yanlιz bizde adettendir. Bu Allah düşmanlarι ne kadar düşmanlιk ederlerse etsinler ille de „sümmettedarik hocalar“ kanalιyla yaptιklarι zulümleri meşrulaştιrmak için de oldukça büyük çabalar harcιyorlardι. Bu tür hocalar da ne hikmetse hemen her zaman Erzurum patentli oluyordu. „Mehmet Kιrkιncι“ hoca Kenan Evreni yazdιğι bir kitapta(Dar-ül Harb nedir ne değildir) Nisa suresinin ayetini istismar pahasιna „ulu`l Emr“ ilân ediyor ve müntesiplerine itaati tavsiye ediyordu. Tansu hanιmιn hocasι diye bilinen meşhur „Naim Göller“ hocayι herkes zaten biliyor. 28 şubat darbesinin meşrulaştιrma hocalιğι görevi de yine bir Erzurumlu olan ve Mehmet Kιrkιncι hocanιn aynι zamanda talebesi olan „Fethullah hocaya“ düşmüş idi. Üstelikde bu dönemde kendisi hakkιnda en ağιr ifadeler ve galiz küfürler barιndιran raporlar hazιrlanmasιna rağmen hocaefendi darbecileri „sevecen“ hale getirmek için elinden geleni ardιna koymamιştι.

Meselâ, başörtüsüne „teferruattιr“ dedi. Tam 16 yιl sonra bunu „füruattιr“ dedim diye düzeltti ama herkes istediğini almιştι.

Meselâ, Kanal D ekranlarιnda Yalçιn Doğanιn programιnda müslümanlara kan kusturan meşum Milli Güvenlik Kurulu için, bu bir içtihat kuruludur, hata ederse bir sevap isabet ederse iki sevap alιr buyurmuştu.

Meselâ, Yine o zaman merhum Erbakanιn kendisine sorulan bir soru üzerine aynι kιbleye yönelmekten mülhem olarak biz hoca ile kalpten kalbe görüşüyoruz“ anlamιndaki açιklama kendisine sorulduğunda kendileri, „benim kalbimden sayιn Tansu hanιma, sayιn Ecevite, sayιn Demirele ve sayιn Mesut Yιlmaza bir yol vardιr ama Erbakana yoktur“ diye açιklama yapmιştιr.

Meselâ, Nuriye Akmana verdiği bir röportajda benim okullarιmda „Allah adιna bir şey öğretiyorsam kurbanlι´k koyun gibi uzatιrιm boynumu kessinler“ diyebilmiştir.

Meselâ, daha yeni İsrailin hunharca canavarlιğιna karşι Mavi Marmara gemisinin soylu „aktivistlerini/mücahitlerini“, meşru otoriteye karşι geldiler diyerek „terörist“ olarak niteleyebilecek kadar ileri gidebilmiştir.

Ben, ta başιndan beri Ak Parti ile olan yakιnlaşmanιn „sahici“ olmadιğιnι en iyi bilenlerdenim. Zira bu birlikteliğin tek taraflι ve sadece menfaate dayalι olduğu o kadar net ve açιk ki…

Müslümanlar dιşιnda herkesle “diyaloğu” savunan ve bu konuda hiç bir fedekârlιktan kaçιnmayanlarιn „omurgalι“ ve diklenmeden dik durabilen sözünün eri, cesur, izzetli ve şerefli insanlarιn hakim olduğu bir parti ile uzun süre geçinebilmesi zaten mümkün değildi. Bunu sündürmenin yada te`vil etmenin âlemi yok. Bu hareket daha ziyade omurgasιz, renksiz, kokusuz, „Hira dağι kadar müslüman, Tanrι dağι kadar Türk“ gibi yahutta „Hacca da giderim içkimi de içerim“ gibi acayip bir müslümanlιk tarzιnι benimserler. Bu anlayιş ta genlerine kadar işlemiştir. Bir tek Said-i Nursinin bir dönemi bunun istisnasιdιr. Bu tür cemaatlerde onun zaten adι bile zikredilmemektedir. Dahasι bir yerde okudum umarιm doğru değildir. Meselâ, hocaefendi demişki, ben, Said-i Nursiye sağlιğιnda eriştim fakat „Kürt“ diye ziyaretine gitmedim. Bu doğru ise tuz kokmuş demektir. Et kokarsa tuzlanιr. „Ya tuz kokarsa“…

Baki Selam ve Saygιlarιmla.


Ömer Erdem

Mainz/Almanya

#

GENEL BİLGİLER

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve Otobüs Saatleri

Geyve - Adapazarı, Adapazrı Geyve Otobüs sefer tarifesi. Geyve otobüsü kaçta kalkıyor? Adapazarından son Geyve Otobüsü, Sefer tarifesi, geyve koop otobüs